‘Corona’ biyolojik araştırmaların ürünü
MÜSİAD Bursa Şubesi tarafından düzenlenen Müstakil Düşünceler Konferansı’nın konuğu SETA Strateji Araştırmaları Direktörü Doç. Dr. Hasan Basri Yalçın oldu.
MÜSİAD Bursa Şubesi Dernek Merkezi’nde gerçekleştirilen toplantıya; MÜSAİD Bursa Şubesi Başkanı Nihat Alpay, Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mihrimah Kocabıyık, BTSO Meclis Başkan Yardımcısı Murat Bayizit’ın yanı sıra önceki dönem dernek başkanları, davetliler ve çok sayıda işadamı katıldı.
Toplantının açılışında konuşan MÜSİAD Bursa Şubesi Başkanı Nihat Alpay, “Terör unsurlarının bertaraf edilmesi için başlatılan mücadele bütün hızıyla devam etmektedir. Önce Güneydoğu Anadolu bölgemizde teröristlere ciddi bir darbe vuruldu ve ülkemiz sınırlarının dışında tutuldu bu unsurlar. Önce Fırat’ın batısında, sonra da doğusunda, son zamanlarda da İdlib merkezli çok ciddi bir mücadele verilmektedir. Askeri olarak yapılan bu mücadeleye diploması alanında da önemli kazanımlar sağlanmıştır. Allah yöneticilerimize dirayet nasip eylesin. Yöneticilerimizin ülkemiz için en hayırlı kararları alacaklarına inancımız tamdır” dedi.
SURİYE POLİTİKASI 2016’DAN SONRA DEĞİŞTİ
Alpay’ın yaptığı açılış konuşmasının ardından SETA Strateji Araştırmaları Direktörü Doç. Dr. Hasan Basri Yalçın’ın “Türk Dış Politikasında Güncel Meseleler” konulu sunumuna geçildi. Yalçın, burada yaptığı sunumda Suriye ve Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmeler ile koronavirüs hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
“Hiçbir devlet sınırında başarısız bir devlet istemez” diyen Doç. Dr. Yalçın, “Hiçbir devlet sınırında kendisine koçbaşı olarak kullanılacak bir devlet istemez. Bu mesele sadece PKK meselesi değil, bu mesele sadece Kürt meselesi değil, bu meselenin bunların hiçbiriyle alakası yok. Hiçbir devlet sınırında, kendi başına bela olacak, sınırından bir tehdit doğurabilecek bir devlet istemez. Biz bununla mücadele etmeye çalışıyoruz çok uzun bir süredir.
2016 yılıyla birlikte Türkiye’nin, Suriye politikasının bambaşka bir yere geldiğini hatırlatan Doç. Dr. Yalçın, “Bizim derdimiz Suriye’nin rejim değişikliği falan değil. Bizim derdiğimiz, biz Suriye’de terör örgütlerinin ortadan kalkmasını, Suriye’nin toprak bütünlüğünün devam etmesini, bizim sınırımızdaki terörün temizlenmesini istiyoruz. Bütün hikaye bundan ibaret. Devamında ne oldu? Biz bu operasyonları yaptık, 30’ar ve 40’ar kilometre girdik. Cumhurbaşkanı Erdoğan o dönem sık sık söyledi; terör ile mücadeleyi artık ileri karakollarda yapacağız, kendi coğrafyamızda değil de dışarıda. O sayede ne oldu? Konuşalım. O sayede her haftasonu Türkiye’de bombalar patlıyordu, o bitti. Çok basit bir mekanizma imiş gibi duruyor değil mi? Gerçekten de o kadar basit. Eğer siz sınırınızı koruyamazsanız, oradan silah girer, bomba girer, terörist girer, her şey girer. Sizin sınırınızı korumanız içinse orada ofansif bir şekilde, savaşı kendi coğrafyanızda değil de öte coğrafyalarda vermek gerekiyor. Biz bu sisteme geçtikten sonra Suriye’nin içerisinde bir aktör haline gelebildik. Kısa vadede çözüm beklemek maalesef mümkün değil ama bir gün Suriye’de mesele çözülürse eğer kim çözecek, kim olacak o masada? Türkiye, Amerika, Rusya olacak. İran bile resmin dışında son 6 aydır” diye konuştu.
Türkiye’nin Ortadoğu coğrafyasında ayakta kalan tek ülke olduğuna işaret eden Hasan Basri Yalçın, şöyle konuştu:
“Bu kirli bir oyun. Bu kirli oyun geldi tam da bizim burnumuzun dibinde oynanıyor. Biz bu oyunu oynamayı öğreniyoruz. Çünkü böyle bir pratiğimiz yoktu. Bizim pratiğimiz şuydu; NATO bir tatbikat yapar, biz o tatbikata katılırız, onun içinde rolümüzü oynarız. Herhangi bir şekilde büyük bir güvenlik tehdidi ile karşı karşıya kaldığımızda da NATO’ya gideriz. Bağımsız bir dış politika izlemek, otonom, kendi başına hareket eden ve kendi güvenliğini kendi başına sağlayan bir dış politika pahalıdır, maliyetlidir, can yakıcıdır ama özgürlüğün bir bedeli vardır. Türkiye bu yola girdi. Türkiye bu yola girmek mecburiyetinde kaldı. Belli bir güç seviyesinde ulaştığınız andan itibaren artık birilerinin hedefi olursunuz. Belli bir kapasiteye ulaştığınızda birileri size ‘gıcık’ olmaya başlar. Çünkü onlar bilirler ki sizin güçlenmeniz onların zayıflaması anlamına gelir. Ortadoğu coğrafyasında ayakta kalan tek Müslüman ülke. Diğerlerinin hepsinin rejimleri çöktü, darmadağın oldu. Evet, biz de bedel ödüyoruz, biz de zor günlerden geçiyoruz ama bizde hala sistem adam akıllı işliyor, bizde sistem hala Türkiye’nin çıkarlarını Suriye’de bile koruyabiliyor, Irak’ta bile koruyabiliyor. Bunların en güzel örneklerinden bir tanesi nerede verdik? Bence Doğu Akdeniz’de verdik. Doğu Akdeniz’de Yunanistan, İtalya, Fransa ve diğer hepsi İsrail, Mısır, hepsi bir araya geldiler, Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de yalnızlaştırmanın, dışlamanın peşine düştüler ama öyle olmadı. Türkiye gerektiğinde donanmasını gönderiyor. Donanmayı gönderdiği andan itibaren işler değişti. Sonra orada arama yapamadılar. Donanmanın yanına, askeri tekniğin yanına bir de diplomatik teknik ekledik. Gittik Libyalılar ile bir mutabakat imzaladık. Yunanistan’ın kafasına göre bölüştürmeye çalıştığı Doğu Akdeniz haritasını yeniden çizdik ve hemen bakın kimler Hafter’i desteklemeye başladı Libya’da; Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Mısır, Fransa, İtalya.”
KORONAVİRÜS BİYOLOJİK ARAŞTIRMALARIN ÜRÜNÜ
Hasan Basri Yalçın, yaptığı açıklamaların ardından davetlilerden gelen sorulara da yanıt verdi.
Katılımcılardan gelen koronavirüs ile ilgili gelen bir soru üzerine Hasan Basri Yalçın, şu yanıtı verdi:
“Koronavirüs meselesinin bir yerlerden pompalandığını düşünmüyorum ama şununla ilgili kesinlikle olduğunu düşünüyorum; biliyorsunuz biyolojik silah araştırmaları biyolojik evrim ve değişimin en önemli kaynaklarından bir tanesi. Yani insanlık aşağı yukarı 70, 80, 90 ve belki 100 yıldır biyolojik silah üretiminde sürekli çalışıyor. Laboratuvarlarda sürekli biyolojik türler çıkıyor. Maalesef belli dönemlerde bu tür şeylerle karşılaşma ihtimalimiz çok yüksek. Koronovirüs örneğinin hikayesinin çok sağlıklı olduğunu düşünmüyorum ama dünyadaki biyolojik araştırmaların bir ürünü olarak çıktığını, biyolojik silah araştırmalarının bir ürünü olarak çıktığını düşünüyorum. Bu tür şeyler çıkabilir. Türkiye’de dış politika gündeminde olduğu gibi yine burada da bir korku ve endişe pompalanmak isteniyor topluma. Bundan uzak durmak gerekiyor. Gördüğüm kadarıyla sağlık ekipleri çok ciddi çalışıyor.”