“Safa ve Tanpınar edebiyatta felsefenin öncüleridir”
Bursa Sanayicileri ve İşinsanları Derneği (BUSİAD)-Bursa Uludağ Üniversitesi Felsefe Bölümü ve Bursa Felsefe Kulübü paydaşlığında, bu yıl pandemi nedeniyle online gerçekleştirilen Açık Kapı Toplantıları Felsefe Söyleşileri’nin beşinci konuğu Galatasaray Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi Prof.Dr. Nami Başer, “Türk Edebiyatında Felsefe İzleri” başlıklı bir konuşma gerçekleştirdi.
Türkiye’de öteden beri edebiyatçıların felsefeye ilgisinin olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nami Başer, Peyami Safa ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ise felsefe bölümlerinde okutulacak nitelikte eserler verdiklerini söyledi.
Cumhuriyet öncesi dönemde de Ahmet Mithat gibi isimlerin yer aldığını söyleyen Prof. Dr. Başer, “Zola’yı Hugo’yu, Jules Verne’i örnek alarak eserler yazmıştır. Kendisi İstanbul Üniversitesi’nde felsefe hocasıyken” diye konuştu. Prof. Dr. Başer şöyle devam etti:
“Cumhuriyein kurucusu Atatürk de, Jean-Jacques Rousseau hayranıdır. 18. yy. Aydınlanmacılığı, cumhuriyetimizin temellerini oluşturmuştur. Cumhuriyetin ilk dönem yazarlarını örnek alırsak, Reşat Nuri Güntekin ‘ben Yunan tragedyalarını örnek alıyorum’ demiştir. Peyami Sefa ile Ahmet Hamdi Tanpınar ise felsefe bölümlerinde okutulacak eserler vermiştirler. Bazı felsefi akımların etkilerinin olduğu yazarlar ve eserleri vardır. Örneğin Nazım Hikmet diyalektiği yerleştirmeye çalışır eserlerine. Yahya Kemal, Fransız sembolizmini örnek almıştır. Ama Tanpınar ve Safa’nın gerek kahramanlarında gerekse dili kullanışlarında felsefi romanlar yazmışlardır. Kahramanlarda tereddüt vardır. Doğulu mu? Batılı mıyız? Ölüm mü? Yaşam mı? Ebedi yaşam mı? Anlık yaşam mı?”
Felsefe metinleri ile edebiyat metinleri arasındaki farka da değinen Prof. Dr. Başer, “Edebi metinlerde metafor kullanılır. Felsefi metinlerde ise kavramlar kullanılır” dedi. Prof. Dr. Başer, Marcel Proust’un Kayıp Zamanın İzinde eserinin kavramlar yerine metaforlar kullanılan felsefik bir eser olduğunu söyledi. “Kafka’nın Dava’sı ve James Joyce’un Finnegans Wake’i de bunlara örnek verilebilir” diyen Başer, “Tanpınar, üçünün karışımıdır. Tanpınar’ın Bursa’da Zaman şiiri de önemlidir. ‘Ne içindeyim zamanın ne de büsbütün dışında’ diyerek gösterir” şeklinde konuştu.
Türk edebiyatında 20. yy’dan itibaren felsefik metinler görüldüğünü kaydeden Prof. Dr. Başer, şöyle devam etti:
“Eskiden de merak vardı ama, metinlere yansıması Cumhuriyet dönemini bulmuş. Felsefenin şiire yansıması ise, Cumhuriyet’ten sonra en büyük akım ikinci yeni oldu. Edip Cansever, Ece Ayhan Cemal Süreya ve Ülkü Tamer gibi isimlerle çıktı. Edip Cansever’in Yengeç Şiiri, ‘Belirsiz Olan Ne?’ diye başlar. Onları okurken, Yunan filozofların duruşunu hatırlayabiliyorum. Türk şiiri ikinci yeni ile şiirseli felsefi içerikle birlikte arama oldu. Bu hala da devam ediyor.
18. yy aydınlanmacıları aynı zamanda roman da yazmıştır. Nazım Hikmet de öyledir. 22 tane oyun yazmıştır. Roman, şiir de yazmıştır. İnsanı kucaklamak olarak alırsak bunu. Nazım’ı da buna örnek verebiliriz.”
Başer’in konuşmasının ardından katılımcıların sorularıyla online toplantı sona erdi.